Can Kemal Özer

Bu gidiş nereye?

30.11.2015 07:12:44

Dünyadakilerin ateşi yükseldi. Kan ve gözyaşı artık sadece doğunun değil, batının da meselesi. Huzursuzluk sadece İslam topraklarında değil, artık batıda da kol geziyor. İslam topraklarında belirli bir olgunluğa erişen dertler batıda ise yeni filizleniyor.

Batının ürünü olan DAEŞ, Müslümanların başının belası bir terör örgütü. Unutmayın sadece Müslümanların değil, batının da başının belası.

YAHUDİ KADININ OĞLU

Paris'te patlayan bombaların, Parislilerin hayat biçimine yönelik bir saldırı olduğu yorumlarını okuduk. Aslına bakarsanız bütün bunlar safça yapılmış analizler. Oysa asıl hedef Parisliler değil, Esed'i koltuğundan etmeye çalışan, nadir liderlerden biri olan François Hollande idi.

Hollande,  Macar Yahudi'si Andrée Mallah'ın oğlu Nicalas Sarkozy'i koltuğundan etmiş bir lider. Batı tezlerine daha uzak, Fransız hırçınlığına, Yahudi kadının oğluna oranla daha mesafeli biri.

Fransız seçimlerine çok az bir zaman kaldı. 2012 seçimlerinde Sarkozy yüzde 27,18 alırken, Hollande ise sadece yüzde 1,45 fark (28,63) ile seçildi. İkinci turdaki fark da aşağı yukarı aynıydı. Küçük hamlelerle aşılabilecek bir fark yani. Yeni seçimlere ise sadece bir buçuk yıl var.

VALERİE TRİERWEİLER'İN KİTABI

Efendiler, François Hollande yerine, Libya'yı cehenneme çeviren Yahudi kadının oğlunu istiyorlar.  Hollande'ı terk eden sevgilisi Valerie Trierweiler, Hollande'ı yerden yere vuran bir kitap yazdı. Kitabında ‘fakirlerle aynı sofraya oturmaktan nefret ediyor, para düşkünü' şeklindeki ifadelerle itibarsızlaştırıyor eski sevgilisini.

Kitabı Fransa'da okumayan kimsenin kalmadığından söz ediliyor. Türkiye ile iyi ilişkiler kuran, Esed ve DAEŞ'le mücadele eden, göçmenlerle pek sorunu olmayan sosyalist Hollande'dan aşırı derecede rahatsızlar.

Aynı zamanlarda ABD'de de başkanlık seçimleri var. ABD'de cumhuriyetçi bir şahin, Fransa'da Türkiye ve İslam düşmanı saldırgan Sarkozy'nin iktidara geldiğini bir düşünün. İşte o gün galiba bugünleri arar oluruz.

YA SARKOZY, YA DA LE PEN

ABD'ye bir şahin gelir mi şimdiden kestirmek güç, ama Fransa'da ya Sarkozy ya da faşist Jean Marie Le Pen'in geleceği kesin gibi. İkisi arasındaki tek fark cinsiyet, o kadar. İkisi de birbirinden daha bela, daha arsız…

Görünen o ki, palavracıların iddia ettiği gibi dünyanın ateşi yükselmeyecek, ama dünyalıların ateşi daha da yükselecek.

ŞU ‘DOST' MESELESİ…

Şimdilerde diyorlar ki: Dün Esed'e ‘dostum' diyordunuz, gelinen nokta ortada. Putin'e dostum diye hitap ediyorsunuz, netice ortada. Anlamadıkları şey, liderlerin birbirine ‘dostum' demelerinin sadece diplomatik nezaket veya şarların getirdiği ifade olduğu. Herkes bilir ki, devletlerarasında dostluk değil, çıkar vardır.

TÜRKİYE: İŞTE GERİ DÖNDÜM

Erdoğan'ın liderliğindeki Türkiye'den; Amerika'dan Çin'e, İngiltere'den Rusya'ya, Almanya'dan Mısır'a, İsrail'den İran'a herkes rahatsız… Bakmayın öyle batının Türkiye'ye övgüler düzmesine. İçten içe onlar da rahatsız. Bir asır sonra sahneye geri dönen Türkiye, yedi düvelin kalp çarpıntılarını hızlandırdı. Bu ise bizim açımızdan iyi bir durum. Rus uçağının vurulması da bunun tescilinden ibaret.

Türkiye ile Rusya arasındaki gerilimin büyümesinin nedeni; ekonomik olarak bunalmış, iç huzursuzluk hat safhaya ulaşmış Rusya'nın iç kamuoyunun milliyetçi duygularını kabartarak kitle devşirmek. Rusya'nın nüfuz itibarını zedeleyen bir ülkeye ‘aferin iyi yaptın' diyecek hâli yok ya...

Rusya bundan sonra geçmişte yaptığı gibi, PKK ve PYD/YPG'yi himaye edecek, kol kanat gerecek. Silah, istihbarat ve sığınma sağlayacak. Bunu dün de yapıyordu, aramız düzelse de bugün de yapmaya devam edecek. Özel bir telaşa mahal yok ise de, karşımızda yeni hedeflerine hızla giderken burnu sürtülmüş, gururu incinmiş bir ayı olduğunu gözardı etmemek gerekiyor.

İRAN MUTLU, İSRAİL TEDİRGİN

Türkiye'nin, Rusya'nın burnunu kırması, bazı İranlıları sarhoş etmiş. Hutbelerinde, Rusların Müslümanlara galebe gelmesi için dua edecek kadar akılsızlaşmışlar. İsrail'in ise endişeleri daha da arttı.

Müslümanların özgüvenlerini yerine getirip mutlu eden Türkiye'nin, İsrail'i tedirgin etmesinden daha tabii ne olabilir ki?

PKK ELÇİ'Yİ NEDEN KATLETTİ?

Daha bir ay önce ‘PKK'nın terör örgütü olmadığını' söylediği için hakkında iddianame hazırlanan, yurtdışı çıkış yasağı bulunan bir baro başkanını, PKK neden öldürür? Sebebi basit.

Cinayet daha gizli işlenip, failin devlet olduğu intibaını oluşturabilirdi ama öyle yapmadı. (Buna rağmen bölge halkını tahrik etmek için PKK'nın yayın organı Özgür Gündem “Amed'in Ortasında Saray Kurşunu” şeklinde alçak ve şerefsizce bir manşet attı.)

Aksine kameraların önünde katletti merhumu. Çünkü Elçi, PKK'ya birkaç gün önce şehir terörüne son verme çağrısı yapmıştı. Son olarak da, bir İslam eseri olan tarihi minareye sahip çıkmıştı. Bu davranışlar PKK'ya göre “döneklikti!”

Merhum Elçi, başkalarına mesaj olarak katledildi. Ya tam olarak benden olacaksınız, ya da sizi yok ederim mesajı… Bu, Elçi üzerinden hem HDP'ye, hem de PKK'ya sırt dönme ihtimali taşıyan herkese dönük bir mesaj. Lakin bu hesap tutmaz. Bu cinayet PKK'nın şehir gücünü de, siyasi mesajını da yok eder.

Uzattığımın farkındayım ama bunu yazmasam olmazdı. Yine sıcak günlerden geçiyoruz. Fakat iyi günler bizi bekliyor. Hemen yarından söz etmiyorum fakat görüyoruz ki, İslam yükselişte, küfür batışta. Müslümanlar için şafak, kâfirler içinse zeval vaktindeyiz.

YORUM YAP