Kanser olmaktan korkma! Tedavisi var ne de olsa. İstediğin kadar ye, istediğin kadar iç, istediğin kadar sentetik gıdalarla beslenerek kanser olabilirsin. Çünkü kanserden değil geç kalmaktan korkmalısın.
Kemoterapi-radyoterapi ve değişik yöntemlerle tedavi olabileceğin için, tedavisi var denilerek cazip hale getirildiği için kanser olabilirsin.
Hasta olmamak gibi bir sorunumuz yok. Hastalıkların yönetilebileceği beyinlerimize kazınıyor. İlacı, doktoru, tedavisi var denilerek hastalanmaktan değil, geç kalmaktan korkmamız gerektiği anlatılmaya çalışılıyor. En iyi tedavinin hiç hasta olmamak olduğu anlatılmıyor bizlere. İyi bir tedavinin reklamcılığın çeşitli hileleriyle bezenerek, modern ve otelvari binalarda yapılabileceği zihinlerimize nakşediliyor. Reklam yüzü güleryüzlü insanlar olan hastaneler, hastalığımız ne olursa olsun bizleri sağlığımıza kavuşturacaktır(!)
Korkma hastalanmaktan, organ kayıplarından. Yedek parça deposu olarak gördüğümüz başka insanların kanı, kalbi, böbreği hatta dışkısı sana nakledilmeyi bekliyor. Beyin ölümü denilen yalanın ardına takılarak bir cinayetin de müsebbibi olabilirsin.
Öyle ya! Allah insanların organlarının çürüyerek yok olmasını istemez!(miş). Dinimizin 14 yüzyıllık geçmişinde “bugünkü imkânlar o zaman yoktu. Olsaydı Peygamber Efendimiz cevaz verirdi” diyenlerin yalanlarına katılarak herkese adilane olarak dağıtılmış yaşama hakkını, “beyin ölümü” yalanı üzerinden kendini savunamayacak birinden almayı kendine hak görebilirsin.
***
Cebinde paranın olmaması da sorun değildir. Her bayram verilen ve dört yıla kadar uzayan vadeleriyle hayatına ipotek koyan banka kredileri ne güne durmaktadır. Piyasada var olan para miktarının iki katını elde ettiği kâr olarak açıklayan bankalar sayesinde, sistem seni köleleştirmiştir ama farkına bile varamazsın. Senin olmayan sanal hesabın sayesinde her şeyin vardır ancak kayıtlarda huzur hanesi bulunmaz.
Sanal para sistemi, içine girdiğin girdabın içinden asla çıkamayacağın şekilde kurgulamıştır. Hayatının sonuna kadar bir veya birkaç bankanın kölesi olduğunu sorgulamanı nefsinle ortak hareket eden şeytan engelleyecektir.
***
Sen yine de ağır metal içeren gübrelerle, ilaçlarla(!) toprağını sürmeye devam et. Genetiği değiştirilmiş hibrit tohumlarla tarlanı ekmeye devam et. Öyle ya… Tohum firmasının finanse ettiği kaynaklardan aldığın desteklemelerle ve bunların finanse ettiği banka kredileleriyle mahsul alabilirsin. Toprakta börtü böceğin kalmamasında da, toplumun çeşitli hastalıklara duçar olmasında da, çocuğunun erken ergenliğe girmesinde de senin herhangi bir payın yok ne de olsa?
“Allah verdi ne yapalım?” diyerek suçu atabileceğin bir yaratıcı var. Senin hiç kabahatin yok. Ayağın taşa takılsa kalbini yoklaman gerektiği sana hadisle bildirilmedi mi?
***
Size hayat verecek (haşa) çeşitli dernek ve vakıflar da mevcut. Sorunun kaynağına değil sorun ortaya çıktıktan sonra tedavi aşamasına destek olmaya çalışanlar sizce hastalıkların çözümü olabilirler mi? Para kazanmak, lobi yapmak, siyaseti kurgulamak üzere yola çıkmış dernek ve vakıflar sizce bu hastalıklardan nemalanmıyorlar mı?
Ağrısız doğum yapabilir, vücudun doğumdan dolayı deforme olmasını engelleyebilir, çocuğunu bakıcıların kollarına terk edersin ve bütün sıkıntılarını aşarak cenneti ayaklarının altına bekleyebilirsin.
Yeni Dünya Düzeni sana dünyevi cenneti, her şeyin bir bedeli olduğunu vazederken; sosyal medyada ne kadar iyi bir anne, baba olduğunu, mutluluğunun göz kamaştırdığını bütün dünyaya haykırabilirsin. En ufak bir gaz sancısına bile tahammül edemezsin ama sen güçlüsün. Tahammül edemediğini, dünyaya pompalayacak bir nefsin muhasebecisi de değilsin.
Elinde bulunan sanal parayla, kullanmasını hiçbir zaman tamamlayamayacağın ve bir sonraki modeli almak için tekrar borçlanacağın teknolojilere hayatını heba ettirmeye devam edeceksin.
Uyanmaya niyetin var mı?
