Bir Berat Gecesini daha idrak ettik. Günahlarımıza tevbe etmek, bir daha işlememek amacıyla yapmış olduğumuz dualarımız inşallah kabul olur. Amin.
Doğduğumuzdan beri elbette bir çok hatalarımız olmuştur ancak bu hatalardan galiba en geri dönülmez olanı zamanı hoyratça kullanmak. Hayatın hazırlık devresi olarak nitelendirebileceğimiz bebeklik ve çocukluk dönemine ait çok da hatıramızın olmadığını düşünüyorum bilincimizde. Bilincimizde değil ama bilinçaltımızda ise özellikle o yıllara ait yoğun bir bilgi biriktirdiğimiz aşikar.
Özellikle gençlik dönemimizde yaşamış olduklarımız ve hayat hazırlığımız çoğunlukla bir müsvedde niteliğinde yaşanıyor. Çevremizden gelen pek çok etken, heva ve heveslerimiz bizlerin hayatı israf ederek yaşamış olduğunu gösteriyor. Hayata hazırlık dönemini pek çok genç ne yazık ki okul, ev ve oyun üçgeninde tüketmiş durumda. Ancak bahsettiğimiz oyun, geçmişin hayata hazırlık amaçlı oyunları değil; kimi zaman sanal ortamlara inmiş bir ruhsuzluk olurken, kimi zaman da malayani işler olarak tabir edilebilecek kıvamda.
Zorunlu eğitim ile pek çok genç 12 yıl okullardan çıkamıyor. Ardından 12 yılının ardından becerilerinin elinden gitmiş olmasından dolayı kendini zorunlu olarak üniversite okumaya mecbur hssediyor. Aslında iyi(!) planlanmış bir sistemin içinde kendine başka bir seçenek bulamıyor. Eğer ki meslek lisesi mezunu ise zaten üniversiteye geçmemesi gibi seçeneği yok denilebilir. Şayet üniversite eğitiminden sonra kendi işini kurabilecek bir birikimi de mevcut değilse veya idealize olduğu bir alan yoksa illa ki işsizliğini gizleyebilmek için mastır eğitimine devam etmek zorunda.
Ütopik düşünmeyi okul sıralarında bırakan gençlerimiz artık mecburi olarak ücretli olarak çalışacağı işleri kendine bir zorunluluk olarak addediyor. Okullarda gençlerimiz her türlü kazancın mübah, düşene bir tekme atmanın da iş anayasası olacağını öğrenerek öğrenim hayatını tamamlıyor. Okul fabrikaya işçi, devlet dairesine memur yetiştirme mantığıyla öğrenci yetiştiriyor. Ruhsuz, idealsiz, inançsız...
Kendini okula gittiği için bir iş yapıyor zanneden, bu yüzden de yaşamının dolu dolu geçtiğine inandırılmış bir gençlik. Bu gençlik aslında hayatının tembellik içinde geçtiği idrakine varamıyor. Bu tembelliğin de israf edilerek yaşanan müsvedde tadında hayatlar yaşattığının... Lüzumsuz şeylerin peşinde koşarken, lüzumlu şeyleri kaçırdığının farkında olmayan hayatlar...
Kendi kültüründen bigane, batının ihraç ettiği araçlar vasıtasıyla kendisine dayatılan “Ya onlar gibi ol ya da onlar gibi yaşa; onlar gibi ye, iç... Aksi hale yoksun” şiarıyla yaşayan kalabalıklar... Siz insanlığın dertleriyle dertlenirken size oyun isteği gönderen arkadaşlarınıza ve batının gözlüğünü takanlara bir şeyler anlatabilmek elbette ki güç. Hatta gücün ötesinde ütopya.
İnsanoğlu olarak merak duygumuzu harekete geçirmeye ve doğru kullanmaya da ihtiyaç duymaktayız. Merak duygusu aslında, güzel ve yararlı şeyleri kullanma ve öğrenme yerine birbirimizin zaaflarını ortaya dökmek amacıyla kullanılıyor. İnsanların faydalı yönlerine, güzel huy ve davranışlarına değil, boş, yararsız, çirkin işlerine yönelik olarak harekete geçen merak duygumuz bizim doğru bir çizgide hayat sürmemizin önünde bir engel olacaktır.
Hesapsız-kitapsız alınmış pek çok eşya için hem ödeme zorluğuna girilmekte, hem de belki hiç kullanılmadan şehir çöplüklerinde yerini almaktadır. Maalesef bu anlayış bizleri şu anda israfta rekora doğru hızla ilerletmektedir.
İnsanların pek çoğu yeteneklerini, zihinlerini, bedenlerini çalıştırmazlar. Zihinsel tembelliğe alışmış kişilerin zamanla hafızaları körelmeye başlar. Bunun akabinde genel aktiviteler yavaşlamaya başlar. Dinlenmek vasıtasıyla uzun uzun oturmak, televizyonla ve internetle vakit geçirmek, müzik dinlemek, dedikodu yapmak ve kontrolünü sağlayamadığımız şekilde hayallar kurmak insanları tembelliğin tuzağına çeker.
Hayat duraksamadan devam eden “hareketlilik ve aktiflik” prensibi üzerine kuruluyken ve bütün mahlukat amansız bir hareket içinde çırpınıyorken bizlere tembel tembel oturmak ve vakitlerimizi ziyan etmek yakışmaz.
İkinci bir hayat şansımız olmadığına göre müsvedde bir hayatı değil, temiz ve düzenli, son nefesimizi verirken pişman olmayacağımz hayatlar yaşamalıyız. Bir dahaki Berat Gecesine kimin çıkıp kimin çıkamaycağını bilemediğimize göre öncelikle zaman israfını ve diğer israfları hayatımızdan çıkarmamız gerekiyor.