Fatih D. Alkan

Harcanan çocuklarımız

08.12.2016 00:05:22

Çocuklarımız gitti.

Yıllardır uygulanan iki hatalı eğitim politikasına devletin kurban ettiği canlar. Birincisi 18 yaşına kadar herkesi zapturapt altında tutmaya yarayan 12 yıllık zorunlu eğitim belası. Herkesi istidatı olsun veya olmasın eğitimin tornasından geçirerek tektipleştiren seküler materyalist zihniyet. Kişisel farklılıkları bir yana koyarak bütün çocuklarımızı tek tipte tek ideolojiye bağlı olarak işe yaramazlar havuzunda toplayan yapı.

İkincisi ise birincisinden ayrı tutulamayacak başka bir garabet. İkamet bölgelerinde okula devam edemeyen çocuklarımızın ayaklarına okul ve öğretmen götürmek yerine; öğrenciyi müfredatın ayağına gitmek zorunda bırakan ve bunu ya yatılı olarak ya da taşımalı eğitim ile çözmeye çalışmak.

Sabahın erken vaktinde evlerinden alınarak kilometrelerce yol giden, sonrasında okul bahçesinde vakit geçirmeye çalışan çocuklarımız ana-baba-kardeş özlemi içinde yurtlarda yıllarını heba ediyor. 

Devletin yurt imkanı sağlayamadığı aileler, genelde çocuklarını bir vakıf veya derneğin zarar gelmeyeceğini düşündükleri kollarına bıraktılar.  15 Temmuzda amaçlarını ortaya çıkaran terör örgütünün çocuklarımıza verdiği zararların ne boyutta olduğu ise hala muallakta.   Adana Aladağ'da görüldüğü üzere tedbirsizliğin ve yetersizliğin kurbanı olduğumuz açık. Gece boyunca bir belletmenin gözetimine çocukları bırakmak ve güvenlik önlemlerini yeterince alamamak topluma sirayet etmiş genel bir boşvermişliğin göstergesi. Bir yurdu çalıştıracak mali imkanları bulunan vakıflarla derneklerin, yangına karşı önlem almaması tam anlamıyla bir aymazlık.

Gerek anne baba özlemi içerisindeki öğrencinin kaçışını engellemek, gerekse dışarıdan gelebilecek bir tehlikeye karşı kapıları kapatmak ne kadar güvenli olarak gözükse de; her zaman için öngörülemeyecek tehditler için de o kapıların açık tutulması bir zorunluluk. Deprem, sel ve yangın gibi bir afetten dolayı sorumluluğu kadere yüklemek ise Allah'a iftira atmakla eşdeğer. Bir gece bekçisinin bulunması ile çözümlenebilecek bir meseleyi kadere yükleyemeyiz.

Zorunlu tuttuğunuz eğitim; taşıma sistemi veya yurt açmak gibi lokal çözümlerle minik yavruların ruhlarına büyük darbeler indiriyor. Zorunlu eğitim gibi bir zorlamayı topluma dayatıyorsanız öğretmeni ve okulu çocuğun(müfredat müşterisinin) kapısına kadar götürebilmeniz gerekir. Zaten sabahın erken vaktinde anasının sıcak kucağından sıyırarak aldığınız o çocuklar emin olun ki sizlerin ailelerine rahmet okumuyorlar.

Eğitimi mevzuat üzerinde kitaba uygun bir yapıya dönüştüren yapı, eğitimin sağlaması öngörüldüğü üzere özellikle kırsal bölgelerde okuma yazmayı bile gerektiği gibi öğretememekte. Bir çok çocuk sadece angarya olarak bu sistemin içinde ömür tüketiyor. Öğrenim çağı dışına çıkana dek (14 yaş) sistemin içinde tutulmaya devam edilerek bu çocuklara gerçekten iyilik yaptığını düşünen var mı?

Bir şeyi zorla başkasına dayatmak faşizm ise zorla eğitim de faşizm değil midir?

YORUM YAP