Şiddet toplumda niçin bu kadar kendine yer bulur oldu? Ne oldu da vicdanlarımız bu kadar kör, sağır, idraklerimiz kapalı hâle geldi?
Yatırımlarımız ekonomi odaklı olmaya başladığından beri, sevgiye yapılan yatırımlar azalmaya başladı. Vicdan kelime dağarcığımızdaki yerini kaybetti. Sevgilerimizi anne-baba olarak çocuklarımıza verme imkânımız kalmadı.
Son yıllardaki “anı yaşa”, “sen her şeye değersin”, “hiçbir şey senden önemli değil” , “içinden geleni yap” gibi kapitalist tuzaklarla ruhlarımız kirlendi. Bırakın tanımadığımız insanlar için dertlenmeyi, evimizdeki canımızdan bir parça olan çocuklarımız bile değer olarak gözümüzdeki niteliklerini kaybettiler.
Kurduğumuz dünyaya müdahale edecek eşimizi, çocuğumuzu bir engel olarak görmeye başladık. Nefsimizi terbiye edemediğimizden olsa gerek, hak ihlalleri yapmakta da bir beis görmüyoruz.
Helâl-haram algımız yıkıldı ve kul hakkını sadece başkasının cebinden para alıp almamaya, malını çalıp çalmamaya kadar indirgedik. Helal gıda konusunda ise sertifikasyon firmalarının anlayışına terk ettik kendimizi. Ne yediğimiz, ne içtiğimiz, ne tükettiğimiz konusunda endüstrinin çarkına teslim ettik kendimizi.
Bir çocuğun gözündeki yaşı silmeyi bir sadaka olarak düşünemez hale geldik. O yaşı silmeyi, düştüğü zaman kaldırmayı artık kendimize zül addediyoruz.
Böyle bir ortamda en büyük sorununu parasızlık olarak addeden, eline büyük bir para geçerse bütün dertlerinin biteceğini sanan yeni bir insan tipi ortaya çıktı. En yakınındaki insanların bile en doğal hallerine sabredemeyen, kendini cendere içinde hisseden modern insan kontrol altına alamadığı öfkesini kendisinden daha zayıf olan canlılara yönlendirebiliyor. Bu canlının kim olduğu da fark etmiyor. Kimisi için sokaktaki kedi köpek olabilirken, bir diğeri için evinde her gün yüz yüze baktığı, Allah'ın bir emaneti olarak nitelendirmesi gereken karısı veya çocuğu da olabiliyor.
Nefsine tapar hale gelmiş olan insanoğlu acaba ne olmuştur da bu kadar şeytani bir hale bürünmüştür? Yerine göre evinde, yerine göre toplum içerisinde sahip olduğu gücü bu denli zavallıca kullanabilmesinin arkasındaki psikolojiyi merak ediyorum. Kendisine emanet edilmiş bir çocuğa, bir ticari dolmuştaki emaneti olan müşterisine karşı ne oluyor da bu kadar acımasız olabiliyor insanoğlu?
Bilinçaltında ne kadar büyük düşmanlıklar biriktirmiştir ki, vicdan denen kavramı düşünemez olmuştur. Emanetlerine hıyanet edebilecek seviyelere gelebilmiştir. Bu vicdansızlar nasıl olabiliyor da kendilerini bu kadar gizleyebiliyorlar?
Doğrularımız sadece yasaların izin verdiği şeyler, haramlarımız sadece yasal olarak bir yaptırımı olan davranışlar oldu. Yasal boşlukları kullanan kişiler bir de Allah'ın kendisini her an takip ettiğini unutunca hem toplumsal şiddet, hem de aile içi şiddet bu kadar yaygınlaşabiliyor.
Ayrıca soframıza koyduğumuz yiyeceklerimizin kendi artıklarını yiyen yamyam piliçler, Akrep genleri verilerek yetiştirilmiş patatesler ile insan geni verilerek büyütülmüş balıklar ve daha benzer bir çok fıtrat karşıtı ürün olduğunu düşündüğümüzde niçin bu kadar canavarlaştığımızın cevabını bumak da o kadar zor olmayacaktır.
Mahremiyet ihlaline sebep olarak şiddet mağdurlarının görüntülerini de medya ile paylaşanları da ayrıca kınamak gerekir. Eğer şiddet mağduru olan çocuklar sizin çocuklarınız olsa bu kadar rahat medyaya servis edebilir miydiniz bu görüntülerin? Mahremiyet sizin için ne ifade ediyor?
Neyse, siz yine televizyonlarınız başına geçip yılbaşı programlarınızı gönül rahatlığı içinde izleyin. Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz.