Fatih D. Alkan

‘Bilimsel’ pazarlama

24.11.2015 07:54:33

Bir ürünü ihtiyaç olarak hissettirebilmeniz için ürünün kullanılmadığında, kullanmayanlara ne gibi zararlar verebileceği hakkında bir algı oluşturmanız gerekiyor. Üreticinin elinde milyonlarca doları varsa ve bu dolarlarını kat kat artırabilecek bir mekanizmayı kurabilecekse akademik çevrelerden kendisine yoldaşlar bulmaları da zor olmayacaktır.

Hepimiz biliyoruz ki korku çok sattırıyor. Birçok ailenin zarar görmesini asla istemeyecekleri çocuklarına yönelik oluşturulan korkular aileleri ihtiyaçları olmayan, hiç bir zaman kullanmayı düşünemeyecekleri bir ürünü hiç düşünmeden satın almak zorunda bırakıyor.

Onlarca yıldır ülkemizde bağışıklık sistemini yok sayarak, aşılamanın bağışıklamada tek yöntem olduğunun kafalara nakşedilmesi sonucu birçok aile ticari bir ürünün hiç bir gerekçe yokken çocuklarına enjekte edilmesine izin veriyor.

Son 30 yıldır toplum nezdinde değer verilen birçok doktor ve sanatçı(!)nın desteği ile insanların beyinleri yıkanmış, hiç gereği olmayan ve zararları konusunda prospektüslerde yer alan bilgilere rağmen,  insanlar doğum ile başlayan tıbbi bir uygulamanın sorgusuz sualsiz uygulayıcıları olmuşlar.

Nasıl ki doğan her çocuğun belli bir yaşa geldiğinde okula gitmesi doğal hâle geldiyse, aşı olmadan sanki hayatta kalınamazmış gibi şeytansı korku insanların beynine çakıldı. Bu medikal ve ilaç pazarlamacılarının mesleki başarısı.

Ürünü pazarlayan kitlenin, müşteri konumunda olan kitlenin alışkanlıklarını değiştirmek ve ürünü bir ihtiyaç gibi sunabilmesi için bir korku oluşturmak, cezalandırmak, hevesini kırmak ve onu tehdit etmek gibi yöntemlere başvurması gerekmektedir ve ilaç firmaları bu pazarlama metodunu en iyi şekilde yerine getirmektedir.

Henüz bir anne adayının gebelik sürecinde iken birçok test ve uygulama ile annenin normal bir gebelik süreci geçirmesine bile izin verilmemekte, yapılmayan her testin sonucunda bebekte oluşması muhtemel rahatsızlıkların kişinin hayatını zehir edebileceği, hayat konforuna sekte vurabileceği korkutmaları yapılmaktadır.

Ülkemizde de malzeme ve ilaca talep oluşturmakta beis görmeyen, kerameti kendinden menkul, bildiğimiz kadarıyla hiçbir resmi statüsü olmayan Aşı Çalışma Grubu neye dayanarak Sağlık Bakanlığına hangi aşıların aşı takvimine eklenmesi gerektiğini bildirmekte.

Finansmanını kimin sağladığı konusunda bilgi sahibi olunamayan ancak üyelerinin 1/3'ünün küresel ilaç firması temsilcilerinden oluştuğuna bakılarak küresel ilaç firmaları tarafından finanse edildikleri gün gibi açık olan “Aşı Çalışma Grubu” hangi bürokratlar veya siyasilerce dikkate değer görülmektedir?

Kuruluş gerekçeleri arasında “ülke genelinde alınacak kararlar için bilimsel referans noktaları oluşturarak, plan ve programların belirlenmesine katkıda bulunmak, karar mercilerine görüş sunmak ve alınan kararların uygulanmasında destekleyici aktif rol üstlenmek” şeklinde bir madde bulunan sözde bilimsel grup, şimdiye kadar hangi bilimsel çalışmaları yapmıştır?

 Eğer bilimsel çalışma yapabildiyse bu bilimsel çalışmaları kim finanse etmiştir?

Karar mercilerine sundukları görüş acaba hangi bilimsel kurulun (veya hangi ilaç firmasının pazarlama biriminin) çalışmaları sonucunda belirlenmektedir?

Alınan kararların uygulanmasında destekleyici aktif rol üstlenmek dedikleri, bakanlığa aşı yaptırma taraftarı olmayan ailelere baskı yapılmasını sağlayacak politikalar belirlemesini önermek mi olacaktır?

Aşı Çalışma Grubu'nun bildiğimiz kadarıyla olmayan resmi statüsünün ve yapmakta olduğu işlemlerin denetlenmesi kimin tarafından sağlanacaktır?

Ülkemizde ilaç ve aşılarla ilgili bağımsız bilim kurullarına ihtiyaç duyulmaktadır ve bu ihtiyaç endüstri ile hiçbir şekilde ilişkisi olmayan kişilerden karşılanmalıdır. Özellikle şu andaki Aşı Çalışma Grubu'nun üyelerinden 6 ‘sının küresel ilaç firmalarının mümessilleri olması, hali hazırda alınan birçok aşının da bu mümessillere ait firmalardan karşılanması bu grubun vahşi kapitalizmin egemenliğinde faaliyet gösterdiğini, bizim çocuklarımızla değil, ilaç firmalarının kazanç eğrileri ile daha fazla ilgilendikleri konusunda bize fikirler vermektedir.

Aşıların ticari ürünler olduğunu artık gözden kaçırmamak gerekir. Aşıların sadece insan sağlığını koruma amacıyla kullanıldığı dönemler geride kalmıştır. Market raflarındaki gazoz, şampuan, sakız nasıl bir ticari ürünse, aynı şekilde aşılar da artık ticari bir üründür ve kullanımı da bürokratların zorlamalarına bırakılmıştır.

Kamu vicdanı denetimi eline almalı, eğer gerekiyorsa insan vücuduna zarar vermeyecek, fıtrata uygun aşıları geliştirmelidir. İthale tepki var, o halde yerlisini üretelim mantığının bir anlamı yok.

Gerçekten aşılara ihtiyaç var mı? Varsa bunlar insana zarar vermeyecek sıfır riskte nasıl üretilebilir? En mühim soru budur. Yoksa ithale tepki var gelsin birileri burada üretsin üstüne de Türk Malı yazar tepkileri dindiririz mantığı çözüm değil zulüm olur.

Tuzağa düşme oyuna gelme, aklını başına al Türkiye!

YORUM YAP