Can Kemal Özer

Koç ailesi neden sessiz?

02.03.2016 08:03:42

Türkiye'nin en zengin ve en etkili sermaye grubunun yönetim kurulu başkanı olan Mustafa Koç, 21 Ocak günü vefat etmişti.

Aradan kırk günden fazla bir zaman geçti ve Mustafa Koç sanki hiç yaşamamış ya da genç yaşta ölmemiş gibi artık kimsenin gündeminde değil.

Kral ölünce herkes yeni kralcı olurmuş ya, medya mensupları artık öyleler. Yeni kralcılar, Ömer Koç'un faziletlerinden söz ediyor, methiyeler düzüyorlar.

‘Ömer Koç' diye birinin olduğunu kamuoyu neredeyse yeni öğrendi. Hatta iddia o ki, baronlar kulübü TÜSAİD'a ömründe ilk kez Şubat ayında gitmiş Ömer bey.

Yeni kralcılardan öğrendiğimize göre kendisi Koç Grubu'nun başkan vekiliymiş. Koç Topluluğu'nun yüzde 60'ını oluşturan Tüpraş, Aygaz, Opet gibi enerji şirketlerini zat-ı alileri yönetiyormuş. TÜSAİD'a giderek, ‘ben de varım' mesajı vermiş...

54 yaşındaymış ve dışa dönük biri değilmiş. İngilizce, Almanca, Fransızca, Farsça, Arapça gibi lisanları biliyor, İslam sanatı başta olmak üzere sanatın her türüyle ilgileniyor, dünyanın en büyük kitap koleksiyonuna sahipmiş. New York Columbia Üniversitesi'nden lisans ve iş idaresi yüksek lisans dereceleri almış. (Demek ki bir Columbia Üniversitesi yazısı yazmak üzerimize vacip oldu)

Neyse konumuz Ömer Koç veya Koç ailesinin işleri değil. Bizim derdimiz Mustafa Koç'un ölümü.

6 Şubat'ta Mustafa Koç'la ilgili uzunca bir yazı kaleme almıştım. Aile'nin bu yazıyı okuduğunu biliyorum. Hatta müzakere ettiğini de.

Yazımızda “Tesadüfe bakın ki, kendisi bir gün önce bu ülkenin devlet reisi Erdoğan ile ‘milli tank' üretimi konusunda özel bir görüşme gerçekleştiriyor. İstanbul'a dönüyor. Az sonra Davos'a uçacak ama ‘kalp krizi' geçiriyor veya geçirtiliyor. Özel doktor yok, ambulans yok, ambulans helikopter yok. Devlet hastanesine götürülüyor. Beykoz'dan ta Taksim'e Koç'ların hastanesine getiriliyor” dedikten sonra aşağıdaki can alıcı soruları sorup ilgi ve bilgi bekledik. Lakin aradan bir ay geçmesine rağmen Koç ailesinden çıt çıkmadı. Nedenini sadece biz değil, yeni kralcı tayfa hariç herkes merak ediyor.

Biz o soruları bir kez daha soralım:

Ailenin özel doktorları kalp krizi sırasında neredeydiler? Kalp riski olan biri koşu bandına nasıl çıkarıldı? Neden ta Taksim Alman Hastanesi'ne getirildi? Birileri bu güne kadar Koç'un yiyeceğine aşırı iştah açıcı maddeler mi ekledi de bu denli fazla kilo aldı? Neden zamanında önlem alınmadı da, çok riskli bir işlem olan mide küçültme ameliyatına ikna edildi? Ona bunları kim ya da kimler yaptı?

Beykoz Devlet Hastanesi'ne geldiğinde sağ mıydı, yoksa ölmüş müydü? Sağ ise neden uzak bir hastaneye sevk edildi? Ölmüş ise neden gönderildi? Kendisine otopsi yapıldı mıKan ve doku örnekleri alındı mı? Ülkenin en zengin işadamının genç yaşta kalp krizi geçirmesi ve üstelik milli tankı konuştuğu Erdoğan'la görüşmesinden bir gün sonra ölmesi savcıların dikkatini çekti mi ve harekete geçtiler mi?

Bunlara şu soruları da ekleyelim:

Koç ailesi bu konu hakkında şu ana kadar neler yaptı ya da ne yapacak? Ölüm nedeni sadece Koç Grubu'na ait bir hastanede birkaç doktor raporundan mı ibaret, yoksa kriminolojik bir inceleme yapıldı mı? Defin öncesinde otopsi uygulandı mı?

Bunlar ve daha fazlası kamuoyuna açıklanmamış sırlar. Birileri ‘bunlar kimseyi ilgilendirmez' diyemez. Zira kişi ister hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde vadesi yettiği için vefat etmiş olsun, isterse de şüpheli haller barındırsın sonuçta ölen bir insan. Üstelik sıradan bir insan değil, sıra dışı bir hikâyesi olan ve ülkenin en zengin ailesinin en tepesindeki kişisi. Yani sır dolu bir hikâyeden söz ediyoruz.

Zengin, etkin ve güçlü kişilerin bazı tercihleri veya ibrenin yönündeki basit değişimler bile ağır faturalara mâl olabilir.

Tesadüfe bakın ki, Mustafa Koç'un vefatından sadece 2 hafta sonra, 100 yıllık sırlarımızı da taşıyan bu ailenin en büyük daha da önemlisi ülkenin en büyük enerji şirketinde kontrollü bir yangın çıkıveriyor. Bu da yetmiyor sadece üç gün sonra herkesin Koç Grubu'nun (Ömer Koç tanınmadığı için olabilir) başına geçeceğini düşündüğü Ali Koç, grubun bir otomotiv şirketinde iken düşerek omzunu kırıyor.  Ameliyata alınarak omzuna çivi takılıyor. (Ülkemizdeki her yüz kişiden 15'ine taktıkları çividen)

Üstelik baz istasyonu gibi çalışıp bedene radyasyon taşıyan çivilerden…

Bir gazete, ‘Mustafa Koç öldü mü, öldürüldü mü?' diye manşet atıp pek çok soru yöneltiyor ama en basit şey için tekzip yayınlayanlar bu konuda susuyorlar. Bu kapsamda bir yazı yazıldığında veya haber yapıldığında, aynı gün veya en geç ertesi gün mutlaka noter aracılığı ile tekzip veya mahkemeden çağrı alırsınız ama ülkenin Koç'undan ses çıkmıyor.

Şaşmamak, varlıklı veya varlıksız kimseler adına endişelenmemek, ülkem adına üzülmemek ve ‘neler oluyor' diye sormamak mümkün değil?

Koç ailesine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı'na, istihbarat teşkilatlarına ve tüm ilgililere soruyoruz. Sahi neler oluyor?

 

  1. Cihan Cihan

    Bu kadar yetkiliye rağmen ses çıkmaması manidar. Ancak ülkemizin Cumhurbaşkanı devlet başkanından neden ses çıkmaz ona anlam veremedim. Seviyoruz sayıyoruz ancak bazı konularda ses çıkarmamasına üzülüyorum şahsım adına. İstese tüm yetkililere talimat verir ve araştırılır ancak ses çıkarmaması düşündürücü.

  2. özgür özgür

    bu doritos - lays - ruflleys - patos ... bunların hep son harfleri s ile bitiyor. bu kelimeler insanın iştahının artırılması için deniliyor bu nasıl oluyor ki. mesela l harfinin insanı rahatlattığı söyleniyor. bu gibi durumlar nasıl oluyor bilginiz var mı ? leliko - şila - gibi nennilerimizde de var lay lay lom gibi le le le gibi ben enstrümental müziklerde de bazen bu durumu hissediyorum.

YORUM YAP