Lütfi Bergen

Düşünmek-Taşınmak

01.05.2018 21:29:18

Düşünmek kelimesinin “düşmek” fiilinden geldiği ifade edenler “İnsan düştüğü zaman düşünür” diyorlar. Onlara göre Hz. Âdem (as) arza düşmekle düşünmeye başlamıştır.

Düşünmek kelimesinin “düş” kurmak fiili ile ilgili olduğu da zikredilmiştir. Bu ikinciler “düşünmek” fiilinin “düşmek” “düşün”den türeme ihtimalini yeterli görmez ve anlamı geliştirerek başka bir kök-fiile gider. Bu ikincilere göre “Aklı başına düş-tü” cümlesinde asıl olan “düş” fiildir.

“Anlamak” yerine kullanılan “başa düşmek”, düşüncenin “düş” fiili ile irtibatını kurmaktadır. Bu ikinci anlamlandırmayı esas alırsak “Düş kurmak” anlamında “düşünmek” Hz. Âdem ile de irtibatlandırılabilecektir. Hz. Âdem, yeryüzüne düşünce, kaybettiği ülke-şehiri “düş-lemiş” ve düşünce buradan doğmuştur.

Suat Özer “Türkçede Deyim ve Atasözleri Üzerinden Eleştirel ve Analitik Düşünmeyi Anlamak” başlıklı bildirisinde “Düşünme kavramının ikilemeli bir yapı içinde kullanıldığı “düşünmek taşınmak” deyiminde ortaya çıkan anlamı nasıl açıklanabilir?” şeklinde bir soru sorar ve cevabın “düşün taşın” deyimi dolayımıyla verebilebileceğine değinir.

“Eski Türkçe ‘taş' fiil kökü, bugünkü anlamda ‘taş'tır. İsim olarak ‘taş', ‘dış' anlamıyla verilmektedir. Anılan kökle bağlantılı ‘taşdın, taşgaru, taşra, taştın' sözcüklerinde biriken anlam ‘bir şeyin dışı' olmaktadır. ‘Taş' kökü için Divanü Lügati't Türk'te, 1) Kaya; 2) Dış: taşra, gurbet, geniş açıklık, yazı, yaban yer anlamları verilmektedir. Bugün de ‘taşra' sözcüğü, ‘şehrin dışı' anlamında kullanılmakta olup ‘taş' sözcüğünün Türkiye Türkçesinde ‘dış' şeklinde de kullanıldığını söyleyebiliriz (…) Önerimiz düş- kökünde, taş- fiilinin içerdiği ‘dış, dışarıya ait olma' anlamının tersine, karşıt anlamlı bir ikileme kuracak şekilde, ‘iç, içeriye dâhil etme' anlamında kullanıldığıdır. Düş- fiilinin ‘yüksekten yere inmek' anlamına ‘dışarıdan içeriye almak, girmek' anlamları da eklenebilir görüşündeyiz. Ancak önerimizin anılan fiilin daha eski bir anlamı olup olmadığı veya yeni bir ikileme olup olmadığı tartışmaya sunduğumuz bir öneridir” (Özer, 2015: 235).

Vahit Türk'ün “Türkçede Ö-, Ög, Ögür, Ögren-, Ögret- Kelimeleri” başlıklı makalesindeki tez, “Ö” fiilinin Türkçenin ilk yazılı metinlerinde “düşünmek” anlamıyla kullanılan kelimelerden biri olduğu şeklindedir. Vahit Türk'e göre “Oy kelimesi” lehçelerdeki canlı “fikir, düşünce” anlamında değil, yine bu anlamları çağrıştıran (düşünceyi açığa vurmak) oy vermek ve kamuoyu yapılarında içerisinde kullanılmaktadır. Ö- fiilinin yazıya yansımayan, yani “düşünmek”ten daha eski olan anlamı “alışmak”tır (…) Orhun yazıtlarında ö- ve ögleş- biçimleriyle karşılaşılan kelimeler, şu cümlelerde kullanılmıştır; “Açsık tosık ömez sen. Bir todsar açık ömez sen.” (Kül Tigin- Güney, satır 8). “Açlık tokluk düşünmezsin. Bir doysan artık açlık düşünmezsin.” Bu cümlelerde “düşünmek” anlamıyla kullanılan ö- fiili, Tonyukuk yazıtında ögleş- biçimindeki türemişinde “anlaşmak” anlamında kullanılmıştır. 

Vahit Türk'ün bu makalesinde düşünmek kavramı “sürü”, “alışmak” anlamlarını da muhtevîdir. Eğer bu anlamları da Hz. Âdem ile ilintilendirmek istersek Âdem (as)'in yeryüzüne indiğinde düşünce ile bir toplum (sürü) kurmaya mecbur kaldığı anlaşılabilir. Müellif, “Willi Bang  ‘alçak yer, vadi; küçük nehir' anlamında kullanılan üzen, üzön kelimelerini de ‘öz', dolayısıyla ö- ile ilişkilendirmektedir” diyerek Willi Bang'a atıf yapmaktadır. Bilindiği üzere “dünya” kelimesi Arapçada da “edna-alçak zemin” anlamındadır. Vahit Türk, Willi Bang'ın Ö- fiilinin Eski Türkçedeki “düşünmek” anlamı üzerinde durduğunu, öz kelimesini de bu fiille ilişkilendirdiğini belirtir:

“Ö-'den bir-z ismi teşkil edecek olursak öz çıkar. Bu kelimenin manası: ‘bir şeyin en iyi kısmı, içi, kalp, ilik, cevher, asıl' (…) öz de ‘içi, insanda düşünen, hatırlayan prensip, insanı bir şahsiyet yapan prensip' demek olur” (Bang, 1980: 54)” (Türk, 2006).

Kelimelerin yukarıdaki gibi anlamlandırılmasıyla “düşünmek” taşradan şehre doğru toplumsal bir “iç-öz” arayışıyla değerlendirilebilir. İnsan “dünyaya düşmekle” dışta-taşrada kalmıştır. Kaybettiği ülke-şehiri “düş-lemesi düşünce eyleminin temelindedir.

Bu mevzuda başka bir yorum daha yapılabilir:

Bilindiği üzere bazı yazarlar insanın dünyaya fırlatıldığı fikrini “düşünmektedir.” Görüşümüze göre biz insanlar yaşamı kendimiz seçtik. Düşmeseydik de indirilecektik. Zira, insan yeryüzündeki emanet için ant vermişti. Sadece kelimelere sahip bir varlık “düşünebilir/anlayabilir.” Bu insana kelimeler öğretilmesi nedeniyledir (2 Bakara 31): “Allah, Âdem'e bütün varlıkların isimlerini öğretti.”

Bu nedenle “Düşünmek düşmekten gelmiştir” ifadesinin insanın emanet için ahitleştiği hakikatini hatırlamadığı söylenebilecektir. Düşünmek=tüşünmek kelimesini “anlamak” anlamında kullananlar vardır:

“Gülümkan munu başkaça tüşünüp, kıpkızıl bolup ketti=Gülümkan bunu başka türlü anlayıp kıpkırmızı oldu” (Tan, 2005: 152).

Bu durumda “düşünmek”, “anlamak” ve “yeryüzüne alışmak” anlamları da ihtiva eder. Yukarıdan beri aktardığımız bilgilerle şunu ifade edebiliriz:

“Düşün-taşın” deyiminde “düş gör: Cenneti hatırla” anlamı bulunmaktadır.

Taş=dış ise, “Taşınmak" da "Dışı içeriye almak” yani “Cennete yürümek” demektir. “Düşünmek taşınmak”, “Cenneti düşlemek ve cennete koşmak” anlamı kazanır. İnsan yeryüzüne indirildiğinden beri “Cenneti düşlemektedir (düşünmektedir).”

Diğer taraftan insan, (Cennete) “taşınmak istemekte”dir. Taş: “taşra-dışta” demekti. O halde yukarıdaki insanın taşrada kaldığı yorumunu bu kez tersine çevirerek “Taşra, cennettir, dünya insanın madde temelidir” diyebiliriz. Anlam aşağıdaki gibi olur:

Düşünmek: Alışmak (nereye? dünyaya)

Düşünmek: Düşlemek (nereyi? cenneti)

Düşünmek: Tüşlemek-anlamak (neyle? kelimelerle)

“Taşınmak” kelimesi de yeniden anlamlandırılabilir:

Taşınmak= Taş-ı-anmak

Dış-ı anmak.

Dış: Cennet.

Taş-ınmak: Cenneti anmak.

Böylece anlam şöyle de olur: Düşünmek: Yeryüzüne alışmak, “cennet düşü” görmek. Taşınmak: Cenneti anmak.

İnsan yeryüzüne fırlatılmamıştır. Bile isteye burayı seçmiştir. Buradan varlığa çıkmıştır. Düş görmesi için cennete konmuştur (taşraya çıkmıştır). Evine döndüğünde dış-ı özlemiştir. Düş görmeye başlamıştır. Taşınmak istemektedir.

  • Özer Suat, Türkçede Deyim ve Atasözleri Üzerinden Eleştirel ve Analitik Düşünmeyi Anlamak, 1st Internatıonal Symposıum On Crıtıcal And Analytıcal Thınkıng, Sakarya Üniversitesi, 10.04.2015
  • Tan Ali, Kırgız Türkçesinde Tasvir Fiilleri, T.C. Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı, Doktora Tezi, 2005
  • Türk Vahit, Türkçede Ö-, Ög, Ögür, Ögren-, Ögret- Kelimeleri, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, sayı: 4, 2006

 

YORUM YAP