Tarihçi Kadir Mısıroğlu'nun kaleme aldığı 'Benden tarihi haberler' yazı dizisinin üçüncü bölümünde Şadiye Osmanoğlu hatıratının son kısmı yer alırken Münip Hayri Ürgüplü ile olan hatıratın ilk kısmı yer alıyor.
“-Her insanın bir zaaf anı vardır. Babam da bir zaaf anında size böyle yazmış olabilir. Ben bu vasiyete itaat etmem. Ben Osmanoğlu'yum. Babamın hayatta iken yanıp tutuştuğu vatanına dönmesine izin vermeyenlerle beraber yaşamak için Türkiye'ye dönemem. Hem dönsem havalimanından inince göreceğim nedir?! Bir heykel. Ben Osmanlıysam yapacağım ilk iş o heykelin yüzüne tükürmek olacak. O zaman beni hapse atacaklar. Siz putlarla yaşamaya alışmışsınız. Ben Türkiyede'ki din ve târih düşmalığına katlanamam.”
Babası hanedanın vatana avdetini sağlayan kanundan bir yıl evvel vefât etmişti. O'na Türkiye'nin artık eski Türkiye olmadığını Hanedan'ın pek çok âzâsının Türkiye'ye dönüp huzur içinde yaşadıklarını söyledimse de inad etti. Sonra bana dedi ki:
“-Şâdiye Sultan'ın çektiği ızdırapları siz bana anlatmıştınız. Türk Milleti bir padişah kızına bakamadıktan kelli bana mı bakacak?! Orada benim bir çöpüm bile yok. Ama burada babamın yattığı mezarın bende tapusu var. Ben de oraya gömüleceğim.” Bu kadar ısrara söylenecek başka bir söz yoktu.
Şâdiye Sultan'ı hastahânedeyken ziyârette bulunduktan sonra bir iş adamı beni ziyârete geldi. Yattığım odada O'na Şâdiye Sultan'ın içinde bulunduğu sefâleti anlatarak yardım etmesi için ricada bulundum. Bu zât benden adresini alarak Şâdiye Sultan'ı ziyârete gitmiş. Şâdiye Sultan bu zâta kendisinden nasıl haberdar olduğunu sorunca o da benden dinlediklerini nakille gözleri iyi görmeyen elleri tutmayan bu padişah kızına mâruz kaldığı bu sefâlet karşısında bigâne kalmanın milletçe üzerimizde bir vebal olduğunu söylediğimi nakletmiş.
Şâdiye Sultan bana bir mektup yazarak gücenikliği ifade etti. Bu mektubunda kendini Dârülaceze'ye lâyık gördüğümü söyleyerek benden güceniklik ifade ediyordu. Elinin de tuttuğu gözünün de gördüğünü ifade ederken kırgınlığını bildiren bu mektup şöyleydi:
“Beyefendi!..
Hakkımızda yazdığınız kitabı Ahmed getirdi. Teessüften ziyâde hayretimi mûcib oldu. Dostlukta yanıldığıma keder ettim. Bana yaptığınız muâvenetin karşılığına mı böyle yaptınız?!
Bir insanın gözü, kulağı ve yaşı için yetersizlikleri bir özür şeklinde kitapta yazılıp teşhir edilir mi?
Yazdığınız gibi ben kapıcı çocuğundan çorba içmedim. Benim, her gün gelip hizmetlerimi gören devamlı bir kadınım vardır.
Dârülaceze'ye de beni niçin lâyık gördünüz?! Masum kalbimi, Allah hiçbir zaman yalnız bırakmamıştır. Kitabınızda beni rencide eden âzâ-yı cevârihime dâir bulduğunuz ve teşhir ettiğiniz kusurların, büyük Allâh'ım indinde mukabele görmesini dilerim.
Şâdiye”
Kendisiyle görüştüğüm günlerde yaptığım yardımlara bir karşılık olsun diye bana Sultan Abdülhamid merhumun cenâze merâsimine âid Dişçi Sâmi Günzberg'in bir almana çektirdiği sessiz filmi çinko kutusuyla hediye etmişti ki; hâlâ arşivimde mahfûzdur.
Bundan sonra ben kendisiyle bir daha görüşmedim. Esasen O da 1977 tarihinde vefât etmiştir. Mevlâ rahmet eyleye!
Münir Hayri Ürgüplü 1905 - 1979
Mnüip Hayri Ürgüplü, Şeyhülislam Hayri Efendi'nin oğludur. İstanbul Dar-ül Fünun'u (Üniversitesi) Hukuk Fakültesi mezunudur. Ayrıca Cenevre'de hukuk doktorası yapmıştır.