Terör meselesi, kentleşme politikalarının yeniden gözden geçirilmesi mecburiyetini gündemde tutmaktadır.
Şehrin yürüme mesafesindeki bir çap içinde tanımlanması ve şehir çevresinde en az 5 km. genişlikte bir “yeşil kuşak” bulunması gereğinden daha önce bahsetmiştik.
Şehir dediğimiz şey âzamî 1 milyon nüfuslu bir galaksidir. Her 100.000 nüfus, bir şehirdir. Niçin 100.000 nüfuslu yapılar düşünüyoruz? Çünkü klasik şehir algısında bu idarî alan şöyle tanımlanmıştır: “Cum'a kılınır, Pazar kurulur.” Yüz bin nüfuslu bir beldede tek bir “Ulu Cami-Selâtin Camii” inşâ edilecektir. Fakat biz başka yazılarımızda şehir nüfusunu 1 milyon sayısı ile de tarif ettik. Bu şehirlere “galaksi şehir” adını da verdik.
Bu yaklaşıma göre “galaksi İstanbul”, 10 adet “bağlı şehir”le kurulabilecektir: Üsküdar bir bağlı şehir, Kadıköy başka bir bağlı şehir olur. Aralarında beşer kilometreden 10 km. bir mesafe bırakılmalıdır.
Esenler-Kartal-Bakırköy-Zeytinburnu ise artık ilçe statüsünden çıkar ve İstanbul'dan “bağımsız şehir” statüsü kazanır. Böylece Anadolu'dan kalkıp İstanbul'a seyahat eden bir yolcu İstanbul'un sadece 10 “bağlı şehir”den mürekkep olduğunu bilecektir. İstanbul'un on bağlı şehrinin adı da belki şunlardır: Eyüp, Fatih, Beyoğlu, Üsküdar, Kadıköy, Beşiktaş, Kâğıthane, Beykoz, Sarıyer, Topkapı.
Şehre kim girdi, kim çıktı, nerede ikamet etti, hangi araçla şehre girdi, kimin misafiri oldu... belirlenebilecektir.
Günümüz kentlerinde bırakın kentlere kimin girip çıktığını, aynı apartmanda kimler oturuyor bu bilinmemektedir.
Tarihî İstanbul çevresindeki ilçeler “bağımsız şehir” sayılmalı ve birbirine komşu şehirler arasında (5+5) 10 km. derinliğinde yeşil kuşak (boşluk) bırakılmalıdır. Türkiye'de kentlerin azamî nüfusu kanunla tanımlanmalıdır. İstanbul adı sadece “Tarihî İstanbul” adı verilen bölgeye verilmelidir.
Şehrin etrafını saran “yeşil kuşak” şehir halkının gıda ihtiyacını (bostan, mera, orman, su havzaları) karşılayacak ve istihdam problemini de çözecektir. Ayrıca, bu yeşil kuşağın şehir halkının piknik alanları - mesire yerleri ihtiyacına cevap vereceği de açıktır. Hafta sonları Kızılcahamam-Soğuksu'ya akın eden Ankaralıların kat ettikleri mesafe (gidiş-dönüş) 170-200 kilometreyi bulmaktadır.
Bir diğer konu da “kapı”dır. Şehirlere eskiden uygulandığı gibi kapılardan girilmelidir. Şehir, nüfusla belirleneceğine göre büyüyen şehirler ya “bağlı şehir” statüsünü seçer ya da “bağımsız şehir” statüsüyle hareket eder.
Dolayısıyla devletin bir iskân politikası geliştirmesi gerektiğine işaret ediyoruz. İskân politikası gereği “mahalle” tarihsel yapısına tekrar kavuşturulabilir. Böylece mahalle mâlî-idarî bir birim hâline gelir ve mahallede birlikte hayat sürenler birbirlerine kefil kılınabilir.
Mevcut kentler ve kentleşme/kentsel dönüşüm süreciyle güvenlik, işsizlik, konut, ulaşım problemleri çözülemeyecek görünüyor.
Halen Türkiye'de kentlere yapılan büyük yatırımlarla kırsal sahası kalmamış bir kent sistemi düşüncesi hâkimdir. İstanbul, eğer şimdiden önlem alınmazsa kent olmaktan çıkacak ve “kent bölgesi” haline gelecektir. Bu “bölgesel kent” 3. İstanbul Boğaz Köprüsü, Çanakkale Köprüsü, Bursa'ya uzanan YHT gibi yatırımlarla Marmara bölgesinin 10 devasâ kentinin birbirine bağlanması sûretiyle gerçekleşecektir. İstanbul “bölge kent” pozisyonuyla fiilen “eyalet”leşmektedir. Bölgesel kent uygulamasından vazgeçilmelidir.
İstanbul'un 2025 nüfus hedefi 35 milyona yükselmiştir. İstanbul'a teknolojik yatırımlarla bağlanan Kırklareli, Edirne, Tekirdağ, Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Bilecik, Sakarya, Kocaeli'nin 2025 nüfus hedefi ise 15 milyondur. “İstanbul Kent Bölgesi” 50 milyonluk nüfusuyla gelecekte karşımıza çıkabilecek savaş, terör, deprem, kıtlık, enerji, susuzluk, konut krizleri karşısında büyük bir risk altındadır.
Türkiye'de büyükşehir uygulamasının köy bırakmayacak şekilde yapılandırılması Türkiye halkının %85'ini kentlerde yaşamaya zorlamaktadır. Köylülüğün tamamen tasfiyesi eğitim politikaları ile de perçinlenmiştir. Ülke büyük bir kıtlık riski altındadır. Köysüz şehir, kıtlık için duaya çıkmaktan başka mâna taşımamaktadır. 100 yıl geleceğe bakan “Köy politikası” oluşturulmalıdır.
Kentsel dönüşümle Türkiye'de yıkılacak 7 milyon konut Anadolu'ya yayılmış 15-20 şehir yapılarak ülkeye yayılmalıdır. Coğrafya öncelikle mevcut gönüllü, evsiz ve göçmen nüfusla yeniden iskân edilmelidir.
Kentleşme ülke nüfusunun mânevî değerlerinin de aşınmasına neden olmaktadır. Tarihî mekân hafızası yitirilmektedir.
Güvenlik meselesini tekeffül edecek şehir felsefesine dönülmelidir.
lütfibergen (@BergenLutfi) | Twitter