Pakistan Başbakanı, ailesi hakkında Panama belgelerinde çıkan yolsuzluk iddiaları nedeniyle Anayasa mahkemesi tarafından görevden alındı. Yani Batı, Türkiye ve Katar'da başaramadığını Pakistan'da başardı denilebilir.
En azından şimdilik…
Darbede kullanılan metod tıpkı FETÖ gibi senelerdir dindar kisvesi altında Pakistan'da yuvalanmış sapık bir sözde cemaatin elemanları aracılığıyla yapılmış gibi gözükse de bu, darbenin arkasında Batının olduğu gerçekliğini değiştirmemektedir.
Olay etraflıca analiz eden bir gazetemiz ise darbeyi neredeyse Suud'a bağlamaya çalışmakta, ABD ve Batıdan neredeyse hiç söz etmemektedir:
“Pakistan basınında 15 Haziran'da yayımlanan haberlerde Navaz Şerif'in Cidde'de Suudi Arabistan Kralı Selman ile görüştüğü belirtildi. Habere göre Kral Selman, Şerif'e Katar krizinde seçim yapmaları konusunda ültimatom verdi. Kral Selman'ın "Ya bizimlesiniz ya Katar ile, seçiminizi yapın" dediği belirtilen haberde Şerif'in krizde kendilerinin herhangi bir tarafta olmadıklarını sadece çözüm istediklerini söylediği kaydedildi. “ (29.07.2017, Sabah)
Oysa biraz gerilere gidince bir olayı hemen hatırlamak mümkündür. Pakistan'da darbe ile 1999'da iktidara gelen general Pervez Müşerref'i George Bush ve ekibi “Ya yüzde yüz bizimlesiniz ya da yüzde yüz bize karşı. Karşı olmayı seçerseniz sizi taş devrine döndürürüz` diyerek tehdit etmiş ve Afganistan soykırımında Pakistan'ın yanlarında olmasını sağlamıştı. İslam dünyasının tek nükleer gücü Pakistan'a karşı Batı tarafından yapılan bu tür tehditlerin ardı arkası hiç kesilmemişti.
Ne ilginçtir ki birkaç gün önce darbe ile devrilen Navaz Şerif'e 1999 yılında Başbakan iken darbe yaparak iktidara gelen general Pervez Müşerref, Pakistan Başbakanı Navaz Şerif'e darbe yapılan günde hayatını sürdürdüğü yeni darbeciler üssü Birleşik Arap Emirliklerinden basına verdiği demeçte nükleer silahlar konusunda saçmalıyor ve adeta dünyanın dikkatini Pakistan'ın nükleer silahlarına çekiyordu.
Ülkesinden kaçıp Ortadoğu darbecilerinin Batı adına yeni merkezi olma görevini üstlenmiş Birleşik Arap Emirliklerinde yaşamak böyle bir bedel gerektirmektedir herhalde.
Aslında sürpriz bir durum yoktu son yaşanan darbede. 25 Haziran 2017 tarihli makalemizde şunları yazmıştık:
“15 Temmuz 2016'da Batı Terör Örgütü ve taşeronu FETÖ'nün ortaklaşa giriştiği darbenin bastırılmasından sonra Başbakan Yıldırım mealen şunları söylemiş ama gecenin sıcağında bu sözler kaybolmuştu: “Bu darbenin önlenmesi başka ülkelerde yapılacak olan darbeleri de önledi…” Türkiye'de darbe denemesinin hemen ardından Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu Pakistan'a giderek Pakistan hükümetinin yanında olacaklarını en net biçimde göstermiş, belki de muhtemel darbeyi engellemişti. İşte o gün Türk devletinin en resmi ağızlarından seslendirilenler bugün yavaş yavaş ortaya çıkıyorlar. Geçen sene bu zamanlarda Türkiye ve Pakistan'da darbe yapmaya çalışanlar bu sene aynı zamanda Katar'da darbe yapmaya çalışıyorlar. İlginç değil mi?” (Katar ablukası üzerine, 25 Temmuz 2017, Yeni Söz)
Bu, geçen sene ardı ardına İslam dünyasında yapmayı planladıkları darbelerle ilgili kısım idi. Bir de Katar ambargosu ile ilintili bir durumu vardı Pakistan'ın:
“Katar ablukası ortaya çıktığında ilk gelen haberlerde Pakistan'ın da Katar'a asker göndereceği söylenmiş; Pakistan ise bir süre sonra yine şaşkınlıkla böyle bir şeyin söz konusu olmadığını ilan etmişti.
Gelinen son noktada kardeş körfez ülkelerinin Katar'dan Türk üssünü kaldırmasını istedikleri göz önüne alınınca siyasi koku alma yeteneği hayli gelişkin olan İslam dünyasının tek nükleer gücü Pakistan devletinin nasıl bir tutum alacağı önem arz etmektedir.
Tabii bu önem arzının şöyle küçük bir sebebi daha bulunmaktadır.
Herhalde arzedebildik…” (Katar ablukası üzerine, 25 Temmuz 2017, Yeni Söz)
15 Temmuz darbesinin 1. yıldönümünde Pakistan verdiği mesajlarla kimin yanında olduğunu göstermişti.
“Pakistan'ın savunma ve askeri alanlarıyla ilgili çalışmalar yapan ve Pakistan ordusuna da yakın olan Pakistan Defence isimli hesaptan yapılan paylaşımda Türkiye'ye anlamlı bir mesaj verildi.Bir diğer paylaşımda ise Türkiye'ye birlik mesajı verildi. Türkiye'nin FETÖ'nün hain darbe girişiminde şehit düşen kahramanlarını andığı bugün, yapılan paylaşımlarda "Türkiye'nin düşmanları da Pakistan düşmanıdır" ifadeleri kullanıldı.” (Yeni Şafak)
Burada ilginç bir başka “tesadüfe” yer vermeden geçemeyeceğiz. Hatırlarsanız geçtiğimiz günlerde FETÖ elebaşısı WSJ gazetesine verdiği röportajda seccadenin üzerine çıkarak poz vermiş ve yanında gözüken TV ekranında verilen mesajda baharı müjdelemişti.
Bizim kafamız ise TV ekranının üzerinde gözüken saate/barometreye takılmış ve anlamını çözmeye çalışıyordu bir süredir. Bunu daha önce bir yerlerde görmüştük ama nerede?
Dün eski yazılarımızı karıştırırken cevap kendiliğinden geldi. Bunun benzerini 2016 yılının “The Economist” dergisinin kapağında görmüştük. 31 Ağustos 2016 tarihli yazımızda şunları yazmıştık:
Papa'nın yanında çekingen bir çocuk gibi boy gösteren bu Ortodoks papaz kim acaba?
Masonların sembolü olan Güneş'in üzerinde 1'den 12'ye kadar rakamlar var.
İlk bakışta saat gibi gözükse de aslında ayları sembolize ediyor ve 7. ay yani Temmuz ayının devamı olan güneş ışını tam olarak bu papazı gösteriyor. Fetullah Gülen'e olan benzerlik çarpıcı değil mi? Temmuz ayının 15. günü Türkiye'de ne olduğunu söylememize gerek var mı? (ABD Büyükelçilerinin ifşaatları ve The Economist'in kapağı, 31 Ağustos 2016, Yeni Söz)
İşte FETÖ elebaşısının arkasındaki saat biçimli nesnenin üzerinde yine 12 rakam var ve ibresi de yine 70 (ya da 7 olarak okuyalım) üzerinde durmuş. Yani yine “The Economist” dergisinde verilen mesajın benzeri var. Ve yine yılın 7. ayı olan Temmuz ayındayız ve yine bu kez Pakistan'da darbe oluyor. Ama derginin kapağını dikkatli inceleyince iş daha da ilginç bir hal alıyor çünkü dergide Gülen'in tam önünde duran kişi Pakistan'ın “eğitim görmek için bedel ödemiş” sembol kızı ünlü “Malala”. Onun yanında ise Kanada başbakanı duruyor. Pakistan'da darbeyi yaptı gözüken sözde cemaatin lideri nerede yaşıyordu?
“Kanada” dediyseniz haklısınız.
Akıl alır gibi değil ve insanın beyin çeperlerini zorluyor. Gülen'in yanında Vatikan'ın Papa hazretleri, Pakistanlı kızın yanında Kanada başbakanı. Herkes “sahibinin yanında duruyor” misali. Bu “Malala” kızımızdan yarın bir Benazir Butto çıkarırlarsa ve bu kızcağıza Pakistan FETÖ'sünün (Tahir-ül Kadri) çoktan kanca atmış olduğunu duyarsanız şaşırmayın. Onun için “tesadüf” ve “zorlama bir yorum” deyip siyasi analizimize dönelim.
İslam dünyasının dini lider ülkesi konumunda olan Türkiye, nükleer caydırıcılık gücü olan Pakistan ve finansal gücü olan Katar'ın aynı anda Batının hedefinde olmasından daha doğal bir durum yoktur. Daha önceleri finansal güç olarak bahse konu ettiğimiz Suudi Arabistan'ın böyle bir işlev yürütebilecek kalibrede bir ülke olmadığı artık hemen hemen ortaya çıkmııştır. Umarız haksız çıkarız ve Suud bizi utandırır.
ÇİN -ABD SAVAŞINDA PAKİSTAN'IN DURUMU
Ortadoğu denklemi ile ilintili olması haricinde Pakistan'ın en önemli avantajı ve aynı zamanda handikapı ise günümüzün iki süper gücü ABD ve Çin ile yakın geleceğimizin diğer bir süper gücü olan Hindistan arasında sıkışıp kalmış olmasıdır. Bu denklem Çin ile yakın ilişkilerde olduğu için diğer iki süper gücün hedefi haline gelmektedir.
17 Mayıs tarihli makalemizde şunları yazmıştık:
“Amerika ise Asya'nın ve yeni İpek yolu güzergahının en önemli noktalarından biri olabilecek Afganistan'ın üzerine bir atom silahına en yakın (güçteki) bombayı bir gün ansızın bırakıvermiştir.
Yine aynı yazımızda dönemin Başbakanı Davutoğlu'nun Londra ziyaretinde satın aldığı İpekyolu kitabıyla mesaj verdiğini belirtmiş ve Peter Frankopan'ın dünya ekonomi tarihinde Doğu'nun önemini anlatan 'The Silk Roads: A New History of the World' – “İpek Yolu: Dünyanın Yeni Tarihi” kitabının tanıtımından bir paragraf alıntılamıştık:
‘Batı dünyası üzerinde güneş batıyor. Yavaş ama emin bir şekilde, dünyanın dönüş yönü tersine döndü: Son beş yüz yılda ekseni üzerinde batıya doğru dönen dünya artık doğuya doğru dönüyor.“ (Doğu – Batı savaşının tam orta yerinde, 17 Mayıs 2017, Yeni Söz )
Pentagon ise son yazdığı rapor ile adeta bu durumu onaylamaktadır:
(...) Pentagon'un yaptığı yeni bir çalışma, 2. Dünya Savaşı sonrasında kurulan ABD destekli uluslararası düzenin yıprandığını, hatta çökebileceğini belirterek, Washington'un küresel liderlik rolünü kaybedebileceği uyarısında bulunuyor. ABD'nin gücünün azaldığı, uluslararası düzenin çözüldüğü temelde yeni bir dönüşüm evresine girildiği sonucuna varan çalışma, Washington yönetiminin küresel pozisyonunu koruyabilmesi için daha fazla gözetim, ve propaganda ve daha çok askeri yayılmacılık öneriyor. Rapor, ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) ve ordusundaki kilit kurumlarla istişarede bulunularak, ABD Harp Okulu Stratejik Araştırmalar Enstitüsü tarafından bir yıllık çalışmanın ardından haziran ayında yayımlandı. (...) geçmişteki 'üstünlüğünü' kaybetmiş olan ABD, şu anda tanımlayıcı özelliği 'otoriteye direniş' olan tehlikeli, öngörülemeyen yeni evrenin hemen öncesinde. Tehlike yalnızca her ikisi de ABD çıkarları karşısında hızla büyüyen tehditler olarak tanımlanan Rusya ve Çin gibi büyük rakiplerden değil, aynı zamanda Arap Baharı tarzı olayların artan riskinden de kaynaklanıyor. (22 Temmus 2017)
İşte bu bağlamda Afganistan'a bütün ağırlığıyla yüklenmeye çalışan, yüklendikçe daha ağır kayıplar veren ABD, bu işin arkasında Pakistan istihbaratı ve Çin'in olduğunu gayet iyi bilmektedir.
Kendisini sıkıştırmaya çalışan ABD'ye karşı Çin ardı arkasına ekonomik hamlelerini yapmakta:
Her yerden ABD'yi üzen haberler gelmektedir:
ABD ise müttefiklerini harekete geçirerek elinde kalan tek opsiyonu olan askeri seçeneklerle;
Ve terör örgütleri üzerinden Çin ile iyi ilişkiler kuranlara cevaplar vermeye çalışmaktadır. Tıpkı Rusya ile Türkiye'nin arasını bozma amaçlı yapılan Rus Büyükelçisi Karlov suikasti gibi.
Tabii nükleer tehditlerini de her daim hazır tutmaktadırlar.
Ama bu tehditlerin yapıldığı sırada ABD'ye cevap başka bir yerden gelmektedir.
“Japonya Başbakanı Şinzo Abe, Kuzey Kore'nin fırlattığı balistik füzenin ekonomik amaçla kullanılmayan sularına düştüğünü söyledi. (...) Uzmanlar Kuzey Kore'nin füzelerinin ABD'nin büyük bir bölümünü vurabilecek kapasiteye ulaştığı konusunda hemfikir.” (28 Temmuz 2017)
ABD benzer tehditlerini kendi yörüngesine tekrar girmemekte ısrarlı olan tükenmez aşkı ülkemiz için de değişik zamanlarda savurmakta:
Cevap ise aynı günlerde bir sabah namazında milletin camisinden gelmektedir.
merhaba,askerlerin sabah namazı bir animasyondur. iyi bir pr çalışması.peki abd'nin ırak sınırındaki hareketliliğine ne demeli? ypg'ye destek adına savaş hazırlığı... yeni hedef tr mi? iran mı? yoksa bağımsız kürt devleti mi desteklenecek?
Hattı savunma yok sathı savunma var ve bu satıh tüm İslam coğrafyasıdır.Bu durumun farkında olan yiğit müslümanlara selam olsun.
Pakistan'ı düşünüyoruz....Pakistan için üzülüyoruz.....