Lütfi Bergen

Magna Carta, Feodalizm, İnsan Hakları ve İslâm

29.10.2018 23:57:06

İngiliz Adalet Bakan Yardımcısı Lord Tom McNally, 2015'te 800. yaşına giren Magna Carta için şöyle demişti: “Eleanor Roosevelt 60 yıl önce BM İnsan Hakları Bildirgesi'nden bahsettiğinde, bunun, tüm insanlığın Magna Carta'sı olduğunu söylemişti. Herkes onun Magna Carta'yla, insan haklarını, sivil özgürlükleri ve anayasal güvence altına alınmış özgürlüğü kast ettiğini biliyordu.” (https://tr.euronews.com/2010/11/13/magna-carta-bes-yil-boyunca-kutlanacak, 13.11.2010).

1215 yılında imzalanan “Büyük Sözleşme” (The Great Charter) adıyla anılan belge, günümüzdeki küresel İnsan Hakları teorisinin kökeni olarak kabul ediliyor.

İngiltere 1066 yılında Normanlar tarafından işgal edilince topraklar feodal beyler arasında paylaştırılmıştır. Zaman içinde krallar baronlara bazı malî yükler getirmiştir. 1190 yılında III. Haçlı Seferi'ne katılan Kral Richard, donanmasıyla Kudüs'e doğru yola çıktı, Sicilya'yı işgal etti. 1191'de Kıbrıs'ı ele geçirdi. Selahaddin Eyyübi karşısında varlık gösteremedi. Kudüs'e giremediği için ülkesine dönerken Avusturya dükasına esir düşmüş ve Alman İmparatoru'na teslim edilmiştir. İngiliz baronları, esir düşen krallarını kurtarmak için yüklü miktada fidye ödemek zorunda kalmıştır. Kral Richard öldüğünde yerine geçen Kral John (1199-1216) ise soylulara borçlarını ödemek yerine vergileri artırmıştır.

Baronlar, bu süreçte kralın zorbaca yönetimi yüzünden topraklarını, şatolarını ve imtiyazlarını da kaybetmeye başladılar.

Baronların memnuniyetsizliğinin ikinci gerekçesi Kral'ın Papa ile siyasi mücadelesinin soyluların zararına sonuçlarıyla ilgilidir. Kral John, Canterbury başpiskoposunun seçiminde Papa'nın adayını kabul etmemesi ve seçime katılan keşişleri sınır dışı etmesi üzerine aforoz edilmiştir. Aforozdan kurtulmanın bedeli olarak Papa III. Innocent'in (1160-1216) seçtiği başpiskoposunu tanımaya, sürdüğü keşişlerin geri dönmesine izin vermeye mecbur kalmış ve İngiltere ile İrlanda'yı papalık arazileri olarak tahsis ettiğini ilan etmiştir.

Kral John'un vergileri artırması ve ülke arazilerini papalığa sunması, huzursuzluğa sebebiyet vermekle beraber çıkış bulamayan baronlar, 1214 sonbaharında Kral John'un, Fransa Kralı Philippe August ile yaptığı savaşta yenilgiye uğraması üzerine cesaretlenmişler, 1215 yılında toplanarak Londra'yı işgal etmişlerdir. Magna Carta'nın Kral'a kabul ettirilmesinin arka planı budur.

Ancak bu metnin bir insan hakkı belgesi olarak kabul edilmesi mümkün değildir.

Madde LIV— Kocasından başka birinin ölümüyle ilgili mahkemeye başvuran bir kadının şikâyeti üzerine hiç kimse tutuklanmayacak ve hapse atılmayacaktır."

Yukarıda metnine yer verdiğimiz 54. maddede de görüleceği üzere kadınların şikâyet hakkı istisnai olarak düzenlenmiştir. Madde 39'da soyluların yargılanmasının ancak kendi zümresinin (kendisiyle eşit statüdeki vatandaşların) yasal kararıyla yapılabileceği, yasal karar olmadan tutuklanamayacağı, yasal haklarından mahrum bırakılamayacağı hükmü getirilmiştir. Madde 37'de baronların şövalyelik hizmeti borcunun, krala olan borçlarından öncelikli olduğu ve kralın feodal düzene uymak mecburiyeti hükme bağlanmıştır. Kral John 52. maddeyle, haksız olarak ele geçirmiş bulunduğu bütün toprak, şato ve mülkleri geri vereceğine söz vermektedir. Yine 44. madde de baronların tesis etmiş olduğu veya faaliyetleri için İngiltere krallarından belge alarak uzun süreli sahipliğine sahip olduğu manastırların vakıf gelirlerinin kral tarafından sahiplenilerek sömürülmesini engellemektedir. 

Anlaşılacağı üzere Magna Carta, bir insan hakları metni olmaktan çok baronların sadece kendilerini Kral John'un keyfi fermanlarından korumaya yönelik siyasi bir metindir. Magna Carta, getirdiği ilkeler uyarınca “bütün insanlık” menfaatini gütmekten uzak bir sınıfsal bakışın ürünüdür. Ancak bu metnin İslâm'ın Batı'ya doğrudan/dolaylı etkisi bağlamında okunması gerekliliğini göstermesi bakımından önem taşıdığı söylenebilir. İslâm'ın tarihe çıkması ile Batı'da büyük iktisadî, içtimaî, siyasî ve hukukî değişmeler zuhur etmiştir.

İslâm, Batı'nın siyasal-ekonomik egemen sınıf yapısının değişmesinin temel dinamiği olarak görülmelidir.

 

  • Dürüşken Çiğdem, Magna Charta-Büyük Sözleşme ya da Özgürlükler Sözleşmesi, Alfa Yayınevi, 2017

YORUM YAP