Lütfi Bergen

Evlenecek kadınlara niçin MEHİR veriliyor?

13.07.2018 23:50:05

Evlenecek kadınlara mehir verilmesi öncelikle Allah'ın emridir. İmam Mâtürîdî, mehirle ilgili olarak onun “Allah'ın kadınlara ayırdığı pay” olduğu yorumunu yapmıştır.

İmam Mâtürîdî, “Kadınlara mehirlerini gönül hoşluğuyla verin/ Ve âtûn nisâe sadukâtihinne nıhleh” (4 Nisa 4) ayetini şöyle tevil etmiştir:

Nihle, Allah'ın ayırdığı paydır. Yani kadınlara, Allah'ın ayırdığı payı verin. Yine denilmiştir ki, nihle bahşiş demek olup kadınların velilerine değil kendilerine verilir. Yine denilmiştir ki, nihle dinin paylarından biridir. Yani kadınlara mehirlerini vermeniz dinin gereklerinden olup Cahiliye dönemindeki insanların yaptıkları gibi değildir. Çünkü (Cahiliye döneminde) onlar kadınlarla mehirsiz olarak evlenirdi” (Mâtürîdî, 2016: 25).

Mehir, Müslüman kadınlara aile inşa etmeleri, İslâm toplumunu kurmaları şerefini yüklendikleri için verilmektedir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde ve gelecekte de İslâm toplumunun kadınsız kurulma ihtimali bulunmamaktadır. Din, kadınlara evlilik akti sırasında kendilerine bir pay ayrılması gerektiğini, İmam Mâtürîdî'nin tabiriyle bir Allah'tan bir bağış olarak mehir verilmesi gerektiğini emretmiştir.

Bazı yorumcular, kadınlara mehir verme gerekçesi olarak “ilk gece hakkı”nı veya “bekâret hakkı”nı ileri sürerler. Bu yorumun isabetli olmadığı ifade edilmelidir. Zira evlenip boşanan kadınlara, ikinci eşlerinden de mehir isteme hakkı tanınmaktadır.

Kadının mehir talebinin üst limiti bulunmamaktadır. Bu ifademizin delili şu ayettir:

“Eğer bir eşin yerine başka bir eş almak isterseniz, öbürüne (mehir olarak) yüklerle mal vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın” (4 Nisa 20).

Bu ayette geçen “ve âteytum ihdâhunne kıntâren fe lâ te'huzû minhu şey'â” ifadesindeki kıntâr hakkında İmam Mâtürîdî'nin izahı şöyledir:

“İbn Abbas'ın şöyle dediği rivayet olmuştur (…) kıntar, 12.000 dirhem veya 1.000 dinardır. Bir başka görüşe göre 1.200 dinardır.” İbn Abbas'ın [ayetteki kıntar kelimesi hakkında] “bu, temsili bir ifadedir. Mehirin belirleyici örneği değildir” dediği nakledilir (Mâtürîdî, 2016: 99).

Anlaşılacağı üzere mehirin üst limiti bulunmamaktadır.

Mehir, kadının hakkıdır. Bu hak İslâm toplumunda aile merkezli bir akrabalık ağının gerçekleşmesinde kadının üstlendiği mesuliyetin şerefiyesi olarak kabul edilmelidir.

Her Cuma hutbesinin sonunda yüce Rahman'ın “İnnallâhe ye'muru bil adli vel ihsâni ve îtâi zîl kurbâ ve yenhâ anil fahşâi vel munkeri vel bagyi, yeizukum leallekum tezekkerûn” (16 Nahl 90) ayeti okunmaktadır. Bu ayet, gerçekte nikâh ayeti olarak kabul edilmelidir. Zira insanlar arasında akrabalaşmak ancak meşru nikâh aktiyle gerçekleşebilir. Dolayısıyla “Muhakkak ki Allah, adaletli olmayı ve ihsanı ve akrabalara vermeyi emreder” (16: 90) ayetinde adaleti tesis etmek için ihsanda bulunmak, ihsanı gerçekleştirmek için de akrabalık tesis etmek işaret edilmiştir.

İslâm toplumunda kadın, iki ayrı akrabalık teşkilatlanmasının odağında yer almak nedeniyle Allah tarafından bir bağış olarak mehire hak kazanır. Bu iki akraba teşkilatı, evlilik vesilesiyle birbirlerinden nemalanacak, tanışıklık ve kurbiyetin getirdiği imkânları güç birliğine çevirecektir. Kadın için ise evlenmek bir anlamda gurbete çıkmak gibidir. O, iki akraba teşkilatının birbiriyle uyumlu birliğini muhafaza etmekte en büyük yükü omuzlayan şahsiyet abidesi olacaktır. Taraflar arasında bir huzursuzluk çıkarsa, kadın, sadece kadın mağdur olacaktır. Mehir alan kadın, iki akrabalık teşkilatını, kendi bedenini, duygularını, saflığını, narinliğini ortaya koyarak birleştirmektedir. Böylece evlilik iki ayrı topluluğu birbiriyle kavuşturur, sofrada buluşturur.

Bu bir başlık parası değildir. Doğrudan evlenecek kadına iki akrabalık teşkilatlanmasının buluşması, kavuşması hatırına verilmiş bir “huzur” hakkıdır.

 

  • Mâtürîdî, Tevîlâtü'l Kur'an, Ensar Yayınları, c: 3, 2016

 

YORUM YAP