Can Kemal Özer

Bu ülkeyi darbecilere yedirmeyiz

08.04.2016 05:05:54

AK parti ve Erdoğan'ın iktidara geldiği günden bu yana bazı hain çevreler ‘darbe' ile yatıp darbe ile kalkıyor. Kabul olacağına inansalar topluca dua merâsimleri tertipleyecekler. Belki de yogasını yapıyorlardır. Gerçi FETÖ liderinin emriyle tenya kulları sabahlara kadar bunu yaptılar ama olmadı.

Son 15 yılda en başarılı günlerini geçiren Türkiye, tarihinin hiçbir döneminde de bu kadar çok darbe ve suikast riski muhtemelen atlatmamıştır.

Pek çoğu kavim ve din olarak bu milletten olmayan kimseler bunun için nümayişler, mitingler düzenledi, senaryolar hazırladı. Allah'ın izin vermemesi hasebiyle başaramadılar. Bu arzu ve tertiplerinden vazgeçmedi vazgeçmeyecekler de.

Geçtiğimiz hafta TSK tarihte ilk kez ‘darbe yapmayacağız' mealinde bir açıklama yayınladı. Açıklamayı duyar duymaz arkadaşlara bunun hayırlı bir açıklama olmadığını düşündüğümü söyledim. Zira 2 yıl önce Mısır'da da ordu ‘darbe yapmayacağım' dedi 48 saat sonra darbe oldu. Benim nedenim bu değildi elbette.

Tenyalara dikkat!

Elbette burası Mısır falan değildi ve bende Türk ordusunun artık darbe yapabileceğine de inanmıyorum. Ordunun içinde bu aşağılık eyleme hevesliler var mıdır? Şüphe yok ki var. Hatta komuta kademesinin içindeki ilk 10-15 kişiden biri emir aldığı Pensiltenya sapığının en büyük arzusunu yerine getirmemenin kahrını yaşıyordur ama nafile.

Zira Türkiye gibi bir ülkede darbeye ordunun içinde önemli bir kitle rıza göstermez. Bir kuvvet komutanı veya ordu komutanının hatta daha küçük birliklerden birinin ikna edilmemesi orduyu bölünmeye ve iç çatışmaya götürür. Buna neden olan bilir ki bu işin sonu hapis vs. değil direkt ölümdür.

Polisler Zekeriya Öz'ü yaka paça dışarı attı

Hatırlayın lütfen!

7 Şubat MİT operasyonunda paralel çete Hakan Fidan'ı tutuklamak istemişti ve FETÖ'cü polisler MİT'e ait binayı kuşatmıştı. Erdoğan şahsî makam arabasını göndererek MİT Müsteşarını aldırdı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan bordo berelilere ‘vur' emri vererek binadan ayrılmıştı.

Aynı şekilde paralel çete mensubu Savcı Muammer Akkaş da Tayyip Erdoğan'ı ve oğlu Bilal Erdoğan'ı gözaltına alma ve tutuklama çabası içindeydi. Bilal Erdoğan Kısıklı'daki evinden baskınla alınacaktı. Baskın emri de verilmişti. Baskın planları yapılırken polisler arasında da fikir ayrılığı başlamış bir polis müdürü, “Hükümeti düşürme operasyonuna bizler asla müsaade etmeyeceğiz. Bu ülkenin Mısır olmasına izin vermeyeceğiz” deyince işin rengi birden değişivermişti.

Yine dönemin Başsavcı vekili paralelci Zekeriya Öz, 17/25 Aralıkta gözaltına alınanların ifadelerinin doğru alınmadığı yalanıyla emniyet binasına baskın düzenlemiş, polislere zorla örgüt şeması yazdırmaya kalkışarak, örgüt lideri olarak Tayyip Erdoğan'ı göstermek istemişti de polisler FETÖ'cü Öz'ü yaka paça emniyetten atmış hatta silah bile çekmişlerdi.

Hedef ve eylem birliği şart

Demek ki bu aşağılık eylemi başarmak için hedef ve eylem birliği gerekiyor. Bugün darbeyi aklından geçirenlerin hesaplarını bozan şey, herkesin kendileri ile aynı fikir de olmaması.

TSK'da general seviyesinde FETÖ'cülerin olmadığı zuhuratı kurtarmak bâbından söylenebilir. Lâkin bu gerçeği değiştirmez. Bunların en azından bir bölümünün kimler olduğu biliniyor. Fakat 17/25 Aralık tecrübesi göstermiştir ki, asker fikir birliğine varsa (ki imkânsız) polis onlarla çatışır. Bütün yüksek rütbeliler bu hususta kararlı olsa PKK ile mücadele edip canını fedâ eden Mehmetçik, silahını bu kez darbecilere çevirir.

Yani günümüz Türkiye'sinde klasik darbe dönemi kapandı. Bunu iktidar gerekli önlemi almasın anlamında kaydetmiyorum. İktidara ve Cumhurbaşkanı'na düşen görev, tarihi tecrübelerden ve devletin sinir uçlarına sızan FETÖ tenyasının, çeşitli İslâm ve Türkiye düşmanları ile ittifak yapmasını, darbeyi aklından geçirenlerin aklını alıcı faaliyetlerden bir anlık bile olsa geri durmamaktır.

Zira modern zamanlarda insanları, aileleri, iktidarları, devletleri ve milletleri parçalayan, alaşağı eden şey; zaafları, umursamazlıkları, bir şey olmazcılıkları gibi hallerdir.

Kaldı ki ordu, bürokrasi, yargı, sermaye, medya, pagan, akademisyen, ‘cemaat', ulusalcı/Kemalist, Komünist / kapitalist /solcu / liberal vs. diye uzayıp giden yapıların içindeki çıkarcı, değer düşmanı, müzmin muhalif, hain, başka güçler adına çalışan çift kimlikli kişi veya grupların bileşkesi yedi düveli acıtacak kadar gadrine uğramış bir ülkenin tecrübeli yöneticilerinin ‘bir şey olmaz', ‘yapamazlar', 14 yılda yapamadılar da şimdi mi?' diye uzayıp gidecek mazeretlere asla sığınmamalı.

Başbakanın bilgisi dâhilinde de olsa hele ki TSK'nın ‘hükümete bağlıyız' şeklinde bir ifade barındırmayan son açıklamasına bakarak rehavete falan kapılmamalı kimse.

Alpay Alpaslan Türkeş, eski DP milletvekili olan teyzesinin oğlu, Reşat Akşemseddinoğlu'nu Adnan Menderes'e gönderip, “ordu bir hafta sonra darbe yapacak” dediğinde Menderes'in yanına yerleştirilmiş ve ordu adına çalışan hain Ethem'in "asla ordu darbe yapmaz" diyerek Menderes'i yanılttığını asla hatırdan çıkarmamak gerekir.

Bir de darbenin sadece asker üzerinden olmadığını, Cumhurbaşkanımız Erdoğan hakkında üretilen tezviratların yanı sıra “Panama Belgeleri” hâdisesi ile dünyaya yeni bir nizam verildiği gerçeğini iyi okumak ve görmek gerekir.

İnşaallah okuyoruzdur ama gazetelerin bu meseleyi haberin şehvetine kapılmadan okuyabileceklerinden pek emin değilim. Zira haberi yaydıktan sonra köşe yazılarıyla tevil etmenin kimseye yararı dokunmayacaktır.

YORUM YAP