Can Kemal Özer

Aydın Doğan şimdi bitti

08.04.2018 18:01:45

Malum, Aydın Doğan bundan 40 yıl önce kendisine yediemin olarak teslim edilen medyayı; siyasete, milletin değerlerine, ülkenin âlî menfaatlerine karşı biyolojik ve kimyasal silah gibi kullanmaktaydı.

Geçtiğimiz hafta apoletleri ve cephanelerini çıkardı, ya da çıkartıldı. Şirketler resmen Demirören Holding'e devredildi.

Gelin 20. asrın başına gidelim…

İsmet İnönü'nün hocası Yahudi Hahambaşı Haim Nahum, Lozan'da Osmanlı topraklarını peşkeş çektirmekle kalmaz, aynı zamanda Osmanlı hazinesinin tonlarca altınını yağmalar.

Çaldığı altınların bir bölümü ile “iki” oğlunu, İstanbul'daki Selanikli Yahudi Burla Biraderlere emanet edip, Paris'e yerleşir. (İki oğul meselesi kimilerine göre birdir.)

Oradan da Mısır'a geçip, bugünkü Mısır'ın inşasını yapar.

Burla biraderler (Daniel ve Eli Burla) 1928'de Ottaş Otomotivi, 1946'da ise Koç-Burla ortaklığı ile Arçelik'i kurar.

İsrail'in kuruluşunun ilan edildiği günlerde, İstanbul'da da Hürriyet adında bir gazete yayın hayatına başlar.

Gazetenin sahibi Sedat Simavi gözükmekle birlikte, gerçek sahibi, Haim Nahum'un çocuklarını ve altınlarını emanet ettiği Burla Biraderler

Sefarad Yahudisi ve Selanik kökenli Burla Biraderler, yine Sabetayist ve mason Yunus Nadi'nin sahibi olduğu Cumhuriyet'i de beslerler.

O devirde devlet gibi medya da tümüyle Selaniklilerin elindeCumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, Sabah hepsinin sahibi Yahudi…

1979'a gelindiğinde hikâyesini daha önce yazdığımız gibi Milliyet'i, Vehbi Koç'un damadı İnan Kıraç'ın dostu Aydın Doğan alır. Daha doğrusu ona yediemin olarak verilir.

Özal'ı tehdit eden Simaviler ise, Özal'ın katledilmesinin ardından 1994'te sadece medyadan çekilmez, tası tarağı toplayarak aniden ülkeyi de terk eder.

Burla Biraderlerin dolayısıyla da Haim Nahum, gerçekte de Osmanlı altınları ile kurulan Hürriyet ise Milliyet'te olduğu gibi Gümüşhaneli Aydın Doğan'a emanet edilir.

Değişimin 80'li 90'lı yıllara tekabül etmesi tesadüf olmasa gerektir.

Takvimler 22 Eylül 2015'i gösterirken Tayyip Erdoğan, Kanal7'de konuşmaktadır.

Orada Aydın Doğan'ın kendisine “Öyle dönemler oldu ki, biz hükümet getirdik, hükümet götürdük…” cümlesi ile tehdit ettiğini, kendisinin de Kusura bakma. Ben doğma büyüme Kasımpaşalıyım. Hak bildiğimiz şeyden taviz vermeyiz" diye cevap verdiğini aktarıyor.

Bu konuşmadan sonra Aydın Doğan da, 26 Eylül 2015'de Hürriyet'te Erdoğan'ı hem “tehdit”, hem de “yalanlayan” bir mektup yayınlar.

Doğan şöyle der: “Benim bu sözleri, rahmetli cumhurbaşkanları Turgut Özal ve Süleyman Demirel ile eski başbakan Tansu Çiller için söylediğimi belirttiniz.

Aynı mülakat sırasında Conrad'daki görüşmede bana şunu söylediğinizi de eklediniz: “Kusura bakma. Ben doğma büyüme Kasımpaşalıyım. Hak bildiğimiz şeyden taviz vermeyiz."

Eğer doğup büyüdüğümüz yerler hepimizin söyledikleri için bir referans ise ben de doğma büyüme Kelkitliyim. Ben de doğup büyüdüğüm Anadolu yaylasının yiğit delikanlılarının yetiştiği Kelkit'ten geliyorum. Görüşmede size de böyle bir şey söylemedim, bu manaya gelecek bir söz sarf etmedim.

Söz konusu mülakatta da olduğu gibi çeşitli konuşmalarınızda beni ve grubumu terör örgütlerine yardım etmekle suçluyorsunuz.

Son zamanlarda sizi destekleyen medya kuruluşlarının da insafsızca ve vicdansızca yürüttükleri bir saldırı karşısındayım…

Bu mektupta yazılanlar, buzluktan çıkardığı dondurmayı daha da soğutarak yiyen Erdoğan'ın kabul edebileceği şeyler değildir.

Zira Doğan, Cumhurbaşkanını yalancılıkla suçlamakta, üstü kapalı tehdit etmektedir.

Diğer yandan Doğan 85'ine merdiven dayamış, veda ziyaretinde de görüldüğü üzere yardımcılarının kolunda yürüyen bir adamdır.

Damatları varlıklı ailelerin çocuklarından ama iddiaya göre bacanaklar veya kardeşlerin aralarında fırtınalar esmektedir.

Öte yandan ülke, millet ve memleket için neticesi açısından büyük bir nimet olan 15 Temmuz gibi bir faciadan dönmüş, ardından da yeni bir yapılanmaya girişmiştir.

Geçtiğimiz Ramazan'da Erdoğan'ın verdiği iftar yemeğinin davetlilerinden biri de Aydın Doğan'dır ve Erdoğan'ın yanı başına oturtulmuştur. Verilen görüntü ise adeta bir veda yemeği mahiyetindedir.

Öyle bir zaman gelmiştir ki; Doğan, çok değil 15 Temmuz'dan hemen önce 2,2 milyar dolara satmayı reddettiği medya organlarının tümünü bir çırpıda Milliyet ve Vatan'ı sattığı Demirören'e devrediyor. Üstelik yarısından daha az bir bedele…

Bu devir öncesinde de Hürriyet'in kara kutusu olan ve temsili genel yayın yönetmenlerinin de üstünde, gerçek ve gölge yayın yönetmeni olarak da ifade edilen Fikret Ercan'ın emekliye sevki, yaklaşan bitişin ön habercisi olarak yorumlanmıştı.

Ayrıca bu Ercan'ın işine son verme hadisesi yerleşik düzenin sonuydu.

Neticede, artık Aydın Doğan'ın hem devri, hem de kendisi gecikmeli de olsa bitti.

Malum her ömrün, her devrin, her maçın uzatmalı da olsa bir sonu var ve o gün ne yaparsanız yapın gelip çatıyor.

Bu saatten sonra Demirören Medya'ya bir yandan hoş geldin, diğer yandan da hayırlı olsun demek gerekiyor. Tabi ki hem alıcıya, hem de memlekete…

KEMAL ÖZER'İN İLGİLİ MAKALELERİ 

Bir yıl önce aydın Doğan'ın medyadna geçileceğini "Aydın Doğan hangi ülkeye kaçacak?" bu başlıkla yazmıştık.

Hürriyet'e acırsanız acınacak hale gelirsiniz 

AD ve AHC'nin aşırı ibretlik hikâyesi

 

 

  1. Raziye Ünal Raziye Ünal

    Yıllarca kültürümüzü bozarak. Insanımızı yanlışa yönlendirerek yanlış bilgiler vererek insanlığın bozulmasına vesile olan Aydın Doğan ve o zihniyetin sahipleri ülkemizin ve insanlığın bir numaralı düşmanıdır Lakin düşman demekle düşmanı da hakaret etmiş oluruz bu insan bütün kötülüklerin müsebbibi dir

YORUM YAP